Sigortanın Tanımı ve Kökeni Nedir?
Sigorta; bir şeyin veya bir kimsenin herhangi bir alanda gelecekte karşılaşabileceği zararı gidermek için önceden prim ödemek kaydıyla bu işle uğraşan kuruluşla yapılan iki taraflı bağlantı sözleşmesi olarak tanımlanır. Kökeni Latince’de endişe, kaygı ve göz kulak olmak anlamında olan “cura” kelimesinden gelir ve etimolojik serüvenine securus, securitas, sicurta olarak devam eder. Osmanlı İmparatorluğu’nun 1840’lardaki modernleşme sürecinde ise karşımıza Sikurita/Sigurita olarak çıkar. Sigorta olarak kullanılmasından önceki son haline ise 1851’de yayınlanan Türkçe-Fransızca sözlükte ‘Sikurta’ olarak rastlandığı bilinmektedir.
Dünyada Sigortacılığın Gelişimi
İtalya’nın Cenova Limanı’ndan İspanya’nın Mayorka adasına doğru yol alan ‘Santa Clara’ adlı gemi için 23 Ekim 1347’de düzenlenen sözleşme tarihteki ilk sigorta poliçesi olarak kabul edilmektedir. Modern anlamdaki bu ilk sigorta sözleşmesinin öncesinde yapılan sigortacılığa benzer uygulamaların kökenlerinin ise yaklaşık 4000 yıl öncesine, Babiller’e kadar uzandığını görüyoruz. Hammurabi Kanunları ile yasallaştırılan bu ilk uygulamanın içeriği ise kervanlarına zarar gelebilecek tüccarlar ile sermayedarları arasındaki ilişkilerdi. Sigorta düşüncesini geliştiren önemli adımlardan biri de M.Ö 600 yıllarında Hindular tarafından yapılmaya başlayan kredi anlaşmalarıydı. Bu kredi anlaşmaları Ortaçağ’da gelişerek deniz ödüncü ve nakliyat sigortalarının temelini oluşturmuştur. Deniz ticaretinin de artmasına bağlı olarak M.S. 1250’lerde prim esaslı sigorta İtalya liman şehirlerinde görülmeye başlanmıştır. O günlerden bugüne tarih sahnesinde modern anlamda ilk sigorta poliçesini 1347’de ve kurulan ilk sigorta şirketini de 1424’te görmekteyiz.
Türkiye’de Sigortacılığın Gelişimi
19. Yüzyılın ortalarına kadar Avrupa’da sigorta alanında önemli gelişmeler kaydedilirken Osmanlı Devleti, gerek toplumunun sosyal yapısı gerekse mali düzenden dolayı gelişmelerden geri kalıyordu.
Tanzimat Fermanı ile gelişim göstermeye başlayan sigorta bilinci ve faaliyetlerine, o yıllarda meydana gelen yangınlar ve uğranılan ağır hasarlar nedeniyle ihtiyaç duyulmaya başlanmıştır. Özellikle 1870’te meydana gelen ‘Büyük Pera Yangını’nda çok sayıda insan yanarak can vermiş, binalar büyük oranda zarar görmüştür. Bu olaylar sonucunda takvimler 1872 yılını gösterirken 3 İngiliz sigorta şirketinin acentelik açmasıyla sigortacılık faaliyetleri Osmanlı’da ilk kez resmi olarak başlamıştır. İngilizler’den sonra farklı yabancı ülkelerin acentelik açması ile sigortacılık gelişmeye başlamış ve 1890 yılında bu acenteliklerin sayısı 15 olmuştur. Nihayet 1893 yılına geldiğimizde ise ilk yerli sigorta şirketi Osmanlı Umum Sigorta kurulmuştur. Haksız rekabet ve denetimsiz bir ortamda devam eden sigorta faaliyetleri sigorta şirketlerinin birlikte çalışmasını beraberinde getirmiştir. Bu ortaklıkların ilk meyvesi ise 12 Temmuz 1900 yılında 43’ü yabancı olmak üzere 44 şirketin bir araya gelip oluşturdukları ve Türkiye’deki ilk tarife olma özelliğini taşıyan “yangın tarifesi”dir. Bu ilk yangın tarifesi ile birlikte Londra’da bulunan ‘Fire Office Committee’ nin emriyle çalışmalarını yürüten Yangın Sigorta Şirketleri’nin Sendikası kurulmuştur. Bu sendika yangınlara zamanında müdahale ve yangınların nedenlerinin araştırılması üzerine “Fasman” adlı bir örgütü de hayata geçirmiştir. Sendikanın olumlu çalışmalarına rağmen sendikaya girmeyip sendika tarafından alınan kararların tersine yol izleyen yabancı şirketler 1908 ve 1914 yıllarında kanunlarda yapılan değişikliklerle kontrol altına alınmaya çalışılmıştır. Daha sonra sendikanın adı ‘Türkiye’de Çalışan Sigorta Şirketleri’ olarak değiştirilmiş ve 1939 yılında Ticaret Bakanlığı’na bağlanmıştır.
2020 itibarıyla ülkemizde 60’ı sigorta, 3'ü reasürans olmak üzere 63 şirket bulunmaktadır. Şirketlerin 6'sı hayat, 15’i hayat/emeklilik, 39'u hayat-dışı sigortaları şirketidir. 1914’den günümüze sigortacılığın gelişiminde bazı önemli dönüm noktaları şöyledir:
1918’de, siyasal faktörlerin de etkisiyle İttihadı Osmanlı Sigorta Şirketi kurulmuştur.
1923‘te Şark Sigorta kurulduğunda Osmanlı Devleti’nde 93 sigorta şirketi faaliyet göstermiştir.
1924’te poliçelerin düzenlenmesinde Türkçe zorunluluğu getirilmiştir.
Türkiye İş Bankası tarafından Anadolu Anonim Türk Sigorta Şirketi 1925 yılında kurulmuştur.
Sigortacılığın ve Sigorta Şirketlerinin Teftiş ve Murakabesi hakkındaki kanun 1927 yılında yürürlüğe girmiştir.
1929’da Türkiye İş Bankası, Milli Sigorta ile Compagnie Suisse de Reassurance ortaklığı olarak Milli Reasürans T.A.Ş. kurulmuştur.
1932 yılı itibariyle Türkiye’de 8’i Türk, 29’u yabancı toplam 37 sigorta şirketi faaliyet göstermiştir.
1933’te kurulan Sümerbank, devletin planlı sanayileşme politikalarını yürütmek üzere tamamen yerli sermayeye dayanmak üzere 1935 yılında Güven Sigorta’yı kurmuştur.
1936’da ise bir diğer yerli sermayeye dayanan sigorta şirketi olarak Anadolu Sigorta tarafından Ankara Türk Sigorta şirketi kurulmuştur.
İlk özel sermaye ile kurulan ulusal Türk şirketi 1942’de Doğan Sigorta olmuştur.
1953 yılında motorlu kara taşıt araçlarına mecburi mali sorumluluk sigortası uygulamasının başlatılması ile 1925 yılında oluşturulan Sigortacılar Daire–i Merkeziyesi’nin yerine Türkiye Sigorta ve Reasürans Şirketleri Birliğinin kurulması diğer bir kayda değer gelişmedir.
30 Aralık 1959 tarih ve 7397 sayılı Sigorta Şirketlerinin Murakkebesi hakkındaki yasa 11 Haziran 1987 tarihinde 3379 sayılı yasa ile değiştirilerek sigorta murakkebe kanunu adını almıştır.
Sigortacılık sektörü son yıllarda Türkiye’de ciddi bir yükseliş trendi gösterirken sigortacılık mesleği de yapılan pek çok değerlendirmede geleceğin gözde meslekleri grubunda yer almaktadır.

Türkiye’de Sigortacılığın Tarihsel Gelişimi
1850’lerde Avrupa’da faaliyet göstermeye başlayan sigortacılar Osmanlı Devleti topraklarında da aynı girişimlerde bulunmuşlardır. Bu acentelikler tamamen azınlıklar tarafından yönetiliyor, poliçeler genellikle Fransızca yazılıyor, prim hiçbir tarife veya sisteme bağlı olmuyordu. Sigortayı satın alanlar da çoğunlukla azınlıklar ve burada oturan yabancı uyruklu kişilerdi. O tarihlerde geniş ölçüde ahşap ev kullanılması ve meydana gelen yangınlar bu sigortacıların sayısını ve iştahını arttırmış, hiçbir kontrole ve izne tabi olmaksızın faaliyete geçen ve bir ara sayıları 150’ye varan acentelerin arasına sahteleri bile katılmıştır.
Osmanlı Devletinin yabancı ülkelere olan borçlarının idaresi ve tasfiyesi için kurulan Düyunu Umumiye ve Kapitülasyonlar, yabancı acentelerin çalışmasına daha da kolaylık sağlamıştır.
Ancak, bu faaliyetlerin yanı sıra şikâyetlerin artması Osmanlı Devleti’nin hareket geçirmiş ve 1883 yılında acentelere çalışmak için ruhsat alma zorunluluğu getirilmiştir.
Ülkemizde sigortaya karşı ilgi esasen 1870 yılında İstanbul’un Beyoğlu semtinin büyük bir kısmını tahrip eden yangından sonra duyulmaya başlamış ve 1872 yılında 3 İngiliz sigorta şirketi acente olarak faaliyete geçmiş, 1878 yılında bir Fransız sigorta şirketi bunu izlemiştir.
Osmanlı İmparatorluğu döneminde, hemen hemen tamamıyla yabancıların elinde olan sigortacılık sektöründe, tümüyle yerli sermaye ve işgücüyle çalışan bir sigorta şirketi bulunmamıştır. Kurulan ilk şirket, Osmanlı Bankası, Tütün Rejisi ve Düyunu Umumiye İdaresinden bir sermaye grubunun ortaklığındaki 1893 tarihli Osmanlı Umum Sigortadır. Daha sonra bunu 1923 tarihinde Şark Sigorta ve diğerleri takip eder. Cumhuriyetin ilanıyla birlikte, ekonomin her alanında, öncelikle olarak da finans sektöründe yerli sermayenin faaliyet göstermesi ve güçlenmesi hedeflenmiştir. Genç Cumhuriyetin gelişmeye başlayan ekonomisi için sigorta sektörünün varlığı önem taşımıştır. Gerek Türk bankaları, gerekse tüccar ve sanayiciler, yerel sermayeye dayalı, güvenilir bir sigorta şirketine ihtiyaç duymuşlardır. Kamu kesimi de yeni doğmakta olan sanayi tesislerinin yabancı sermayeli sigorta şirketlerine emanet etmek istememişlerdir.
İşte bu çerçevede, Anadolu Anonim Türk Sigorta Şirketi, Türkiye İş Bankası ve İttihad-ı Milli Sigorta Şirketi ortaklı tarafından dörtte bir ödenmiş 500.000 TL sermaye ile 1925 yılında kuruldu. Aynı dönemde yurtdışı menşeli sigorta şirketleri de unvanlarını Türkçeye çevirmişlerdir. Bu çerçevede 14 Mart 1925’te Güneş Sigorta A.Ş. (Soleil) tesis edilmiş (Günümüzde faaliyetini sürdüren Güneş Sigorta ile karıştırılmamalıdır) ve bunu 19 Eylül 1926’da Bozkurt Türkiye Umum Sigorta Şirket’inin (Assurence Gles de Paris) kuruluşu izlemiştir.
1927 yılında Sigortacılığın ve Sigorta Şirketlerinin Teftiş ve Murakabesi Hakkındaki Kanun yürürlüğe girdi. Yerli ve yabancı sigorta şirketlerinin denetlenmesi, döviz çıkışının önlenmesi amacının taşıyan bu kanunla birlikte sigortacılık gelişmeye, yerli sermaye ile kurulan şirketlerin sayısı artmaya başlamış ve 1929’da Milli Reasürans T.A.Ş. kurulmuştur.
Milli Reasürans T.A.Ş. şirketi, sigortacılığın millîleştirilmesine zemin ve imkan hazırlamak, reasürans primlerinin imkan nispetinde memlekette kalmasını sağlamak suretiyle döviz tasarrufunda bulunmak ve hazineye gelir temin etmek amaçlarına hizmet etmiştir. Ayrıca, devlete gelir yaratmak, yabancı şirketlerin egemenliğini kırmak ve hükümetin toplumsal ve ekonomik politikalarını araçlar olarak kullanmak üzere tekeller oluşturmak amacı da güdülmüştür.
Devletin planlı sanayileşme politikalarının yürütmek üzere 1933’de kurulan Sümerbank tamamen yerli sermayeyle 1935 yılında Güven Sigorta’yı kurdu. 1936’da ise bir diğer yerli sermayeye dayanan sigorta şirketi olarak Anadolu Sigorta tarafından Ankara Türk Sigorta şirketi kuruldu. 1942 yılında ilk özel sermayeli sigorta şirketi (Doğan Sigorta) kurulmuştur. Bunu ilerleyen yıllar diğer şirketler takip etmiştir.
Nihayet 1959 yılında 7397 sayılı Sigorta Murakabe Kanunu yürürlüğe girmiştir.
1968 – 1984 arasında sigorta şirketi kurulmasına izin verilmemiştir. 1980’li yıllardan itibaren sigorta sektöründe liberalleşme çalışmaları başlamış, piyasaya giriş – çıkışlar daha serbest hale gelmiş, mali bünyeyi güçlendirici önlemler alınmasına çalışılmıştır. Yine bu dönemde yeni sigorta şirketlerinin kurulması için verilen izni takiben şirket sayısı hızla artmıştır.
Özellikle 1994 sonrası dönemde sektörde faaliyet gösteren sigorta şirketleri sayısındaki artışın kaynağında mevcut şirketlerin hayat branşından ayrı olarak şirketleşmeye gitmesi olgusuna da dikkat çekmek gerekmektedir.
7397 sayılı Kanun ve ilgili diğer mevzuatın sigorta hizmetleri hususunda Sanayi ve Ticaret Bakanlığına vermiş olduğu görev ve yetkiler, 18.12.1987 tarihli ve 303 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Başbakanlığa ve müteakiben Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığına devredilmiştir.
01.05.1990 tarihinden itibaren kaza sigortaları (zorunlu sigortalar hariç) mühendislik sigortaları ile tarım sigortalarında; 01.10.1990 tarihinden itibaren de yangın ve nakliyat sigortalarında da serbest tarife sistemine geçilmiştir.
09.12.1994 tarihli ve 4059 sayılı Hazine Müsteşarlığı Teşkilat Kanunu ile Sigortacılık Genel Müdürlüğü kurulmuştur. Aynı kanunla ayrıca Sigorta Murakabe Kurulu, Sigorta Denetleme Kurulu adı altında Hazine Müsteşarlığı merkez denetim birimleri arasında dâhil edilmiştir. Sigortacılık sektörü Hazine Müsteşarlığı bünyesindeki söz konusu iki birim tarafında düzenlenmekte ve denetlenmektedir.
2001 yılında Bireysel Emeklilik Tasarruf ve Yatırım Sistemi Kanunu kabul edilmiştir.
Son olarak, 2007 yılında artık günün ihtiyaçlarına cevap vermeyen 7397 sayılı Kanun yürürlükten kaldırılarak, 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu yasalaştırılmıştır. Bu dönemde Avrupa Tek Sigortacılık piyasasına uyum çalışmaları hızlanmış ve sektör daha liberal hale gelmiştir.
Bu dönem için ikinci önemli bir husus, 2008 yılında zorunlu trafik sigortasında serbest tarife sistemine geçilmesidir. Bu tarihten önce Hazine Müsteşarlığı tarafından belirlenen prim fiyatlarının sigorta şirketleri tarafından serbestçe belirlenmesi kararlaştırılmıştır.
2007-2009 yılları arasında yaşanan küresel ekonomik ve finansal kriz tüm piyasalarla birlikte Türk sigortacılık piyasasını da etkilemiştir. Ancak ülkemiz sigortacılığı, Avrupa sigortacılığının aksine, söz konusu krizden nispeten daha az etkilenmiştir.